GENÇLERİ TARIMA ÇEKMEK İÇİN SLOGANLAR YETMEZ
→ Sloganlarla değil, entegre bir ekonomik ve sosyal paketle kalıcı dönüşüm mümkündür
Gençleri tarıma çekmek amacıyla yıllardır tekrarlanan söylemler, iyi niyetli olmakla birlikte sahada karşılık üretmemektedir. “Toprağa dön”, “gelecek tarımda” ya da “kırsalda umut var” gibi çağrılar, mevcut ekonomik ve sosyal gerçeklikler karşısında ikna gücünü hızla kaybetmektedir. Çünkü gençler tarımı bir nostalji ya da romantik yaşam tercihi olarak değil, hayatlarını kuracakları, gelir elde edecekleri ve gelecek planı yapabilecekleri bir sistem olarak değerlendirmektedir. Bu nedenle mesele bir iletişim ya da motivasyon eksikliği değil, açık biçimde yapısal bir tasarım sorunudur.
Bugün gençlerin tarımdan uzak durmasının nedenleri net ve ölçülebilirdir. Kırsal alanların şehir merkezlerinden kopuk yapısı, sosyal hayattan uzaklaşma riski, gelirlerin düzensiz ve öngörülemez olması, üretilen ürünün kime ve hangi fiyattan satılacağının belirsizliği, finansmana erişimde yaşanan güçlükler ve tarımın düşük prestijli bir uğraş olarak algılanması bu nedenlerin başında gelmektedir. Bu başlıkların her biri tek başına ele alındığında sınırlı sonuç üretir. Kalıcı dönüşüm, ancak bu unsurların aynı paketin parçaları olarak birlikte sunulmasıyla mümkündür.
Dünyadaki başarılı örnekler, gençleri tarıma çeken temel unsurun sloganlar değil, bilinçli biçimde kurgulanmış ekosistemler olduğunu göstermektedir. Şehre yakın lokasyonlarda kurulan tarımsal üretim, işleme ve lojistik alanları, gençlerin sosyal ve kültürel bağlarını koparmadan üretime katılmalarını sağlar. Bu yaklaşım, tarımı izole bir kırsal faaliyet olmaktan çıkararak şehirle temas halinde, erişilebilir ve sürdürülebilir bir ekonomik alan haline getirir. Aynı zamanda eğitim, sağlık, ulaşım ve dijital altyapı gibi hizmetlere erişim kolaylaşır.
Bu ekosistemin bel kemiğini öngörülebilir gelir oluşturur. Gençler risk almaktan kaçınmaz, ancak hesaplanamayan ve yönetilemeyen riski kabul etmez. Sözleşmeli üretim modelleri, alım garantileri, taban fiyat mekanizmaları ve değer zinciri entegrasyonu, tarımı belirsizlikten çıkararak planlanabilir bir faaliyete dönüştürür. Garantili pazar yalnızca bugünün gelirini güvence altına almakla kalmaz, gençlerin uzun vadeli yatırım yapabilmelerinin ve tarımı bir kariyer olarak görmelerinin önünü açar.
Erişilebilir finansman bu sistemin hızlandırıcı unsurudur. Gençlerin önündeki en büyük engellerden biri, teminat ve başlangıç sermayesi eksikliğidir. Başlangıç sermayesi destekleri, uygun vadeli krediler, hasat sonrası geri ödeme modelleri ve risk paylaşım mekanizmaları, gençlerin sisteme giriş maliyetini düşürür. Ancak finansman tek başına yeterli değildir. Pazar bağlantısı ve üretim planı ile birlikte sunulmayan finansman, sürdürülebilirlik üretmez ve kısa sürede borç riskine dönüşür.
Bu paketin tamamlayıcı unsuru ise teknolojiyle güçlendirilmiş prestij ve mesleki itibarın yeniden inşasıdır. Dijital tarım uygulamaları, veri temelli üretim, sensörler, otomasyon sistemleri ve akıllı planlama araçları, tarımı gençler için çağdaş, yenilikçi ve saygın bir alana dönüştürür. Ancak teknolojik dönüşüm tek başına yeterli değildir. Çiftçilik mesleğinin itibarı, devlet yöneticileri ve karar vericiler tarafından açık biçimde sahiplenilmeli, tarımın stratejik bir meslek olduğu güçlü bir dille vurgulanmalıdır. Yüksek görünürlüğe sahip ulusal etkinlikler, başarı hikayeleri, genç üretici vitrinleri ve kamuoyuna açık platformlar üzerinden mesleki itibar sistemli biçimde güçlendirilmelidir.
Sonuç açıktır. Gençleri tarıma çekmek bir iletişim problemi değildir, bir sistem tasarımı meselesidir. Şehre yakınlık, öngörülebilir gelir, garantili pazar, erişilebilir finansman ve teknoloji destekli prestij aynı anda ve aynı çerçevede sunulmadıkça kalıcı bir dönüşüm beklemek gerçekçi değildir. Bundan sonra tarım politikalarının ve projelerin sorması gereken temel soru şudur. Gençleri ikna etmeye mi çalışıyoruz, yoksa onların yaşayabileceği, plan yapabileceği ve geleceğini kurabileceği bir sistemi gerçekten inşa ediyor muyuz?
TARIM SAVUNUCUSU

0 Yorumlar