TARIMDA İTİBAR, POLİTİK BİR TERCİHTİR
→ Çiftçilik itibarsızsa, üretim sürdürülemez, gıda güvenliği kalıcı olamaz
Tarımda verim, teknoloji ve finansman konuşuyoruz. Ancak çoğu zaman en stratejik unsuru ıskalıyoruz. İtibar. Çünkü tarım, yalnızca bir üretim faaliyeti değil, bir meslek kimliği ve bir toplumsal statü alanıdır. Çiftçiliğin itibarı düşerse, üretim zinciri sadece ekonomik değil, sosyolojik olarak da çözülür. Tarım savunuculuğu açısından bu, basit bir algı meselesi değildir. Bu, doğrudan ulusal kapasite meselesidir.
Birinci kanıt, gençlerin meslek tercihlerinde tarımı giderek daha fazla dışlamasıdır. Gençler tarımı “gelecek” olarak değil, çoğu zaman “çıkmaz” olarak görmeye başlıyor. Bunun nedeni çalışmaktan kaçınmaları değil, öngörülebilir bir yaşam aramalarıdır. Geliri dalgalanan, sosyal görünürlüğü zayıf, başarı ölçütleri belirsiz bir meslek, genç için cazibe üretmez. Genç çekemeyen tarım, sadece bugün değil, yarın da küçülür. Bu küçülme, toprağın değil, insan kaynağının kaybıdır.
İkinci kanıt, medyada tarımın çoğunlukla kriz dili ile sunulmasıdır. Kuraklık, don, yangın, ithalat, fiyat artışı ve çiftçi isyanı gibi başlıklar, elbette gerçek sorunlara işaret eder. Ancak tarımın sürekli kriz çerçevesinde anlatılması, toplumda “tarım sorun üretir” algısını besler. Oysa tarım, doğru yönetildiğinde çözüm üreten bir sistemdir. Kriz dili, tarımı stratejik bir alan olmaktan çıkarıp “bitmeyen problem” gibi gösterir. Bu da itibarın zeminini aşındırır.
Üçüncü kanıt, başarı hikâyelerinin görünmezliğidir. Verimi artıran, kalite standardı kuran, sözleşmeli pazar geliştiren, suyu verimli kullanan, teknolojiyle sahayı güçlendiren yüzlerce üretici ve girişimci vardır. Ancak bu hikâyeler kamuoyuna düzenli ve güçlü biçimde taşınmadığında, tarımın modernleşme kapasitesi görünmez kalır. Görünmez kalan başarı, rol modele dönüşemez. Rol model üretmeyen bir sistem, yeni insan kaynağı çekemez.
Çözüm paketi, tek bir kampanya değil, kurumsal sürekliliği olan bir Ulusal Tarım İtibarı Programı olmalıdır. Birincisi, üretici ve çiftçiyi “yardım alan” değil, stratejik aktör olarak konumlandıran bir üst dil kurulmalıdır. İkincisi, ulusal ve yerel ölçekte yüksek görünürlüklü ödül, vitrin ve rol model mekanizmaları tasarlanmalıdır. Genç üretici ödülleri, iyi tarım uygulamaları ligleri, kooperatif başarı endeksleri, su verimliliği ve kalite standartları gibi ölçülebilir alanlarda sahici başarılar görünür kılınmalıdır. Üçüncüsü, medya ve eğitim ekosistemiyle birlikte tarımın kriz değil çözüm diliyle anlatıldığı, prestiji besleyen bir içerik altyapısı kurulmalıdır.
Sonuç açıktır. Tarımda itibar kendiliğinden oluşmaz, politik bir tercihle inşa edilir. Çiftçilik itibarsızsa, üretim sürdürülemez. Üretim sürdürülemezse, ne gıda güvenliği kalır ne de kırsalın geleceği. Tarım savunuculuğu, bu yüzden sadece üretimi değil, üreticinin itibarını da korumayı temel görev sayar.

0 Yorumlar