TARIMDA İŞGÜCÜ KRİZİ, GÖRÜNMEZ BİR ARZ KRİZİDİR
→ Tarlada iş yoksa, rafta ürün de olmaz
Tarım politikalarında üretim, çoğu zaman tohum, su, gübre ve finansman üzerinden konuşulur. Oysa tarlayı tarlada tutan en kritik unsur işgücüdür. İşgücü planlaması olmayan bir üretim modeli sürdürülebilir değildir. Çünkü tarım, zamanla yarışan bir sektördür. Ekim, bakım, hasat, tasnif, paketleme, yükleme, sevkiyat, her aşama doğru zamanda yapılmadığında ürün kaybı başlar. Bu kayıp bazen istatistiklere girmeyen bir fire olarak kalır, bazen de doğrudan arz daralmasına dönüşür. Sonuç değişmez. İşgücü krizi, görünmez bir arz krizi üretir.
Birinci kırılma noktası, mevsimlik işgücü eksikliğinin hasat kaybı üretmesidir. Hasat penceresi dar olan ürünlerde birkaç günlük gecikme, kalite düşüşü, raf ömrü kısalması ve pazara geç giriş anlamına gelir. Bu durumda üretim yapılmış olsa bile ekonomik üretim gerçekleşmez, ürün ya tarlada kalır ya da düşük sınıfta satılır. İşgücü açığı, sadece verim kaybı değil, üreticinin gelirini doğrudan aşındıran bir zaman maliyetidir. Üstelik bu kayıp, zincirleme biçimde fiyat dalgalanmasını artırır. Çünkü piyasaya giriş hızı düştüğünde arz sinyali bozulur, fiyatlar daha oynak hale gelir.
İkinci kırılma noktası, kayıt dışılığın verim ve kaliteyi düşürmesidir. Kayıt dışı istihdam, eğitim, iş güvenliği ve iş standardı üretmez. Bu durum hem insan sağlığı hem de ürün kalitesi açısından risk biriktirir. Eğitimli, izlenebilir, standartlı işgücü yerine sürekliliği olmayan bir emek akışı oluşur. Kalite sınıflandırma, hijyen, soğuk zincir disiplini gibi süreçler, insan faktörünün zayıfladığı noktada kırılır. Kayıt dışılık aynı zamanda veri kaybıdır. Veri kaybı olan yerde planlama da bozulur, kamu politikası doğru hedefe gidemez.
Üçüncü kırılma noktası, kırsalda yaşam kalitesi sorunlarının göçü hızlandırmasıdır. Barınma koşulları, sosyal hizmetlere erişim, eğitim, sağlık, ulaşım ve kültürel yaşam gibi başlıklarda kırılganlık arttıkça, tarım işgücünün kırsalda kalması zorlaşır. Gençler, aileler ve mevsimlik çalışanlar için kırsal alan cazibe üretmezse, tarımın işgücü havuzu daralır. Bu daralma, üretim planı ne kadar iyi olursa olsun, uygulamada kapasite kaybı demektir. Tarımda en pahalı kayıp, makinede değil, insan kaynağında başlar.
Çözüm paketi üç sütundan oluşmalıdır. Birincisi, Bölgesel İşgücü Planı. Ürün desenine, hasat takvimine ve bölgesel yoğunluğa göre, hangi dönemde kaç kişiye ihtiyaç olduğu, hangi beceri setinin gerektiği ve bu talebin nasıl karşılanacağı planlanmalıdır. İkincisi, kayıtlı istihdam teşviki. İşverenin kayıtlı istihdam maliyetini düşüren, işçinin sosyal güvenliğini güçlendiren, eğitim ve sertifikasyonla kaliteyi artıran bir teşvik sistemi kurulmalıdır. Üçüncüsü, konaklama ve sosyal altyapı standardı. Mevsimlik işçiler için insan onuruna yakışan barınma, temiz su, sanitasyon, sağlık erişimi, çocuklar için eğitim desteği gibi standartlar asgari koşul haline getirilmelidir. Bu sadece sosyal bir görev değildir, üretimin sürekliliği için stratejik bir zorunluluktur.
Tarım savunuculuğu, tarlayı sadece üretim alanı olarak değil, yaşayan bir sistem olarak görmektir. İşgücünü planlamayan bir tarım, fiyatı yönetemez, kaybı azaltamaz, ihracatı sürdüremez. Görünmez arz krizi, görünür bir planla çözülür. Çünkü tarlada insan yoksa, rafta ürün de olmaz.

0 Yorumlar